Bu Blogda Ara

17 Kasım 2011 Perşembe

Geçmiş Zaman

Köprülerden geçtim.Köprüler bıraktım arkamda.Uzunca yollar bıraktım.Her kilometrede varışı düşünerek.An geldi hep aynı şeyleri düşündüm.Kaçmak istememek de bir ayrıcalıktır insanlarda herkesin yapamadığı diye avuttum kendimi.Çok güldüm kendime.Fazla hırpaladım.Az beğendim.Ama çok güldüm kendime.

Aşık olmak istedim.Ne ilk ne son olanı hatırlatacak hepsinden bambaşka olacak hayaller kurmak istedim.

Aynı yolda hep aynı tümseğe yuvarlandım.Hep aynı el büktü kolumu.Hep aynı yarama tuz basıldı.Hep aynı acıyı hep aynı şiddette milyon kere hissettim.Bağımlı olmak istediğim tek bir acı vardı hep.Sadık kalmayı becerdim.

Yazarken depresifleştim ben.İnsanlar varken çevremde gülümsedim.Kahkahalar attım.Şuhlaştım.Kendimi sevecek konuma dahi geldim bilmeyerek.

Aynı yazıyı bilmem kaçıncı defa da okusam hep farklı hissettiğim yazarlara bayıldım ben.Hiç tanımadığım,yazdıklarıyla içimdeki köşkte ayakları uzatan yazarlarım oldu benim gurur duyduğum.

11 Kasım 2011 Cuma

Whispered a Lullaby

Puslu, simsiyah, ölüm kokan havalarda yürümeye bayılan android ruhlu değişken bedenli biriydi o.Gölgesi daha net olsun diye geceleri tercih eder, kedilerle arkadaş olsun diye çöplerin yanından geçerdi illa.Düşünmez, dinlemez, duymaz ve görmezdi. Düşünmedikçe, duymadıkça, duyup görmeyince daha yaşanılırdı hayat ona göre. Aksine konuşur hiç durmadan konuşurdu. Düşünmediklerini bile söylemek isterdi sessizce.

Güneşli, sıcak, sevecen havalarda yürümeyi mümkünse de koşmayı dişi mi dişi bir kadındı o. Fark edilmek için kalabalıklarda gezdirirdi kırmızı topuklu ayakkabılarını. Ayakkabıları renginde seçerdi her zaman rujunu. Düşünmek istese de yapamaz.Konuşmak iste de dilini döndüremez. Sessiz kaldıkça efsaneleşmeyi tercih ederdi.Efsaneleşirdi de. Gölgesi kadar dev miydi ruhu?

Bir hikaye yaratmak için vardı ikisi de. Gerçek kişi ve kurumlarla tamamen alakalıydılar. Gerçek olamayacak kadar suni hayatları renk katsın diye başkalarının hayatına,yazılmak gayesinde acemi kalmaktan bıkmış birinin parmaklarındaydılar.Pişman değilllerdi pişman olmaya vakitleri yoktu.

Gecelerden bir gün adam yola çıktı gene.Hep bilindik o yola.Farklılık aramayışından yana.Teker teker geçti aynı arnavut kaldırımlarından. O sokak lambasına geldiğinde yakasını dikleştirdi gene. Adeta bir film sahnesi hayat ona göre.Kediler çöp karıştırmaktan bıkkın aziz dostlarının peşinde.Unuttu aynı köşeyi dönmeyi. Sola saptı sağ yerine.Yanlış yola gittiğinin farkında bile değilken hem de.

Bugün platin mavisiydi ruju kadının.Ağzı hafif açık yürüdü gene aynı caddeyi aynı topuk sesleriyle.O köşeye geldiğinde saçını savurdu sessiz ama etkileyici hareketlerle.Aynı mağazanın önünde durup aynı çehreye baktı uzun uzun.Kendini beğendiğini kendini ikna edene dek hem de.Aynı saatte girdi evine.Aynı saatte oturdu camın kenarına.

Acemi parmaklar kesişin istedi yolları.Eksik hayatlarını birbirlerinin tamamlarlar belki diye.Belki sadece bir hikaye olsun diye.Belki amaçsızca.Ama birbirlerinden habersiz aynı hayatları yaşadılar ayrı yollarda.Bir gün yollarını değiştirmeyi dilemek kaldı dinleyenlere.