Bu Blogda Ara
25 Aralık 2010 Cumartesi
Seninki kaç santim? - Greenpeace
Seninki kaç santim? - Greenpeace: "2050’de dünyadaki balık stokları tükenecek. Denizleri hala sonsuz bereket kaynağı olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Büyük balıkların %90’ı çoktan yakalandı. Toplam balık stoklarının %60’ı bitti. Gerı kalan %40 ise 40 yıl içinde son bulacak. Balıkların bittiği gün deniz yaşamı da bitecek."
20 Aralık 2010 Pazartesi
Kırmızı
Boy cetvelinde en son ölçüldüğün zamanla şimdiki zaman arasındaki geniş bir farktan yırtamıyorsun eminim.Tartılar yıllardır yalancılık peşinde değiller mi zaten?Güvenmemek gerek o halde sayısal verilere mi diyorsun?Bir sabah uyandığında irisinin kırmızı olması korkutmaz beni.İrisin kırmızı diye dünyayı daha mı güzel göreceğini zannediyorsun küçük bey?Fransızca mürebbiyeni kaçırdın üzgünüm.Ucuz numaralardan vazgeçsen iyi edersin.Bir dahaki yutmayacaktır eminim kırmızı boyalı sandalye numaranı.Gittikçe daha yaratıcı olmanı beklerdim oysa.Annenin karnındayken dinlediğin Mozartlar mı etkiledi yoksa?
Kendine bir çocukluk aşkı falan edinsen diyorum.Kim bilir ne kadar iyi gelecek sana.Sen de diğerleri gibi aşkını saçını çekerek ilan etmeyi deneyebilirsin.Tabii hiçbirinin senin gibi çatılarda kedi kovaladığını düşünmezsek eğer.Neden normal olmanı bu kadar isterler merak etmiyor değilim.Babana yazılan bir mektup ikna edici olur mu dersin?Hiç sanmam doğrusu.
Belki de bir kardeş.Ağabey olduğun zaman büyürsün diye umuyorlar bence.Seni büyümeyen küçük bir problem olarak görmeleri gerçekten can sıkıcı.Haklısın dedim hemen kızma anlıyorum seni demek istedim.Bu kadar dürüst olmamı istemiyorsan susarım.Hey küçük bey küsme bana hemen.Dayanamam küslüklere.
Neyse ne diyordum.Küçük kızlarla uğraşamayacak kadar büyüdüğünü söylüyordun.Ben de sana mektup diyordum.Tamam tamam şu an anımsadım.Fakat sevgili küçük bey ne kadar genişletmeye çalışsak da çemberlerimizi gene o çemberin içindeyiz.Bir sürü kesişimin tam ortasında.Toplum,aile,çevre,yaşam koşulları falan filan bir sürü nane anlayacağın.Anlayacağını bilerek söyledim zaten.Özgür olmak istiyorsun biliyorum.Özgür olunca nefes alacağından eminsin çünkü.Yalnızken özgürsün farkındayım.Tüm öğleden sonra gözünü diktiğin bulutsuz gökyüzü gibi.Sonsuz gibi.Ben de bir zamanlar özgürdüm.En az gökyüzü kadar geniş bir dünyadan geldim.Seni mutlu etmek için bir doğum günü hediyesi olarak hem de.Geldiğim yeri unutmadım.Soluduğum nefes burnumda tütüyor.Şimdiki karın ağrılarım yoktu o zamanlar.Gözlerim bulanıklaşmazdı.İnsan görmezdim çünkü.Küçük ama mutlu bir balıktım ben de.Çoğu düşünenin aksine ne zaman bu akvaryuma konuldum o zaman hafızam geriye sarmaya başladı.Herşeyi anımsadım.Çemberleştikçe daha da çok yalnızlaştım.Eğer bir gün kırmaya çalışırsan çemberini ve başarırsan beni de yanına alır mısın alıp da uçsuz bucaksız denizime bırakır mısın?
Sana minnettarım küçük bey!
Kendine bir çocukluk aşkı falan edinsen diyorum.Kim bilir ne kadar iyi gelecek sana.Sen de diğerleri gibi aşkını saçını çekerek ilan etmeyi deneyebilirsin.Tabii hiçbirinin senin gibi çatılarda kedi kovaladığını düşünmezsek eğer.Neden normal olmanı bu kadar isterler merak etmiyor değilim.Babana yazılan bir mektup ikna edici olur mu dersin?Hiç sanmam doğrusu.
Belki de bir kardeş.Ağabey olduğun zaman büyürsün diye umuyorlar bence.Seni büyümeyen küçük bir problem olarak görmeleri gerçekten can sıkıcı.Haklısın dedim hemen kızma anlıyorum seni demek istedim.Bu kadar dürüst olmamı istemiyorsan susarım.Hey küçük bey küsme bana hemen.Dayanamam küslüklere.
Neyse ne diyordum.Küçük kızlarla uğraşamayacak kadar büyüdüğünü söylüyordun.Ben de sana mektup diyordum.Tamam tamam şu an anımsadım.Fakat sevgili küçük bey ne kadar genişletmeye çalışsak da çemberlerimizi gene o çemberin içindeyiz.Bir sürü kesişimin tam ortasında.Toplum,aile,çevre,yaşam koşulları falan filan bir sürü nane anlayacağın.Anlayacağını bilerek söyledim zaten.Özgür olmak istiyorsun biliyorum.Özgür olunca nefes alacağından eminsin çünkü.Yalnızken özgürsün farkındayım.Tüm öğleden sonra gözünü diktiğin bulutsuz gökyüzü gibi.Sonsuz gibi.Ben de bir zamanlar özgürdüm.En az gökyüzü kadar geniş bir dünyadan geldim.Seni mutlu etmek için bir doğum günü hediyesi olarak hem de.Geldiğim yeri unutmadım.Soluduğum nefes burnumda tütüyor.Şimdiki karın ağrılarım yoktu o zamanlar.Gözlerim bulanıklaşmazdı.İnsan görmezdim çünkü.Küçük ama mutlu bir balıktım ben de.Çoğu düşünenin aksine ne zaman bu akvaryuma konuldum o zaman hafızam geriye sarmaya başladı.Herşeyi anımsadım.Çemberleştikçe daha da çok yalnızlaştım.Eğer bir gün kırmaya çalışırsan çemberini ve başarırsan beni de yanına alır mısın alıp da uçsuz bucaksız denizime bırakır mısın?
Sana minnettarım küçük bey!
15 Aralık 2010 Çarşamba
Gri
Ağzından çıkacak kelamlara merakım.İradeni ölçtüğün değişkenlerle niyetim.Hangisine değer verirsen en yüksek çıkacak bakalım eşitliğin?Hadi durma beraber ölçelim.İçinden geçenleri bir nefeste söyleyebilecek misin?
Gözlerini kapattığında öyle anılar geçiyor ki gözünün önünden için kusmalarla boşalıyor ancak.Kustuğun kap saydamdan ama.Ne rengi ne de kokusu var.Ne ebatı ne şekli.Ne ismi ne sıfatı.Bildiği tek birşey var çıplak gerçekliği.O yüzden saydam,renksiz,kokusuz,ebatsız,şekilsiz,isimsiz ve sıfatsız.Sanki kaymaklı bir süt içirmişler de sıcak sıcak.O kaygan kaymak boğazına yapışmış.Yapışık kalmış orda.Miden reddetmiş saf sütü.Miden reddetmiş yüzü olanları.Öyle işte çalkantılı ruhun.Ne evveli var ne ahiri.Kelamların ilginç mi?
Sütle olan dostluğunun aksine hayatın kaymak tadında geçmiş aslında.Geçmiş her gün selamladığın o köşedeki dilenci gibi gözünde.İçin acıyarak baktığın ama asla acımamam gerektiğini bildiğin.Engel olamıyorsun asla.Dilencinin gözleri sende,seninkiler onda.Binlerce yakarış ardından ufak da olsa değerler var bana diye.Onu çirkinleştiren gözlerin aslında.Gözlerinle biçtiğin deli gömleği var üstünde aslında içinde padişah kaftanı.Kaçarak daha çok yaklaşıyorsun adım adım nefes nefes.Elleri hep omuzlarında.Gölgesi hep ensende.
Karanlığı hep zihninde.Hişş sakin ol sağ tarafında oturuyor.Şizofrenik bir bağımlılık değil mi seninki?
Merhaba!Her gün sabahtan akşama kadar süren bir mesaim var bu köşede.Kar kış yağmur yağış bilmeden hem de.Her gün onu bekliyorum.En güzel kıyafetlerimi giyip tam tekmil dikilirim bu köşeye.Her gün onu beklerim kırmızı topuklu ayakkabılarımla.Her gün önümden geçer,göz göze geliriz.Sessiz olur elinden geldiğince.Neredeyse nefesini bile tutar.Uyuyan bir bebeği uyandırmamak istercesine.Kaçar gibi geçer yanımdan.Bana bakmak istemez sanki,aklı bendedir bilirim,hissederim.Dokunmak isterim ona,kırmak camdan zırhını.Elinden tutup götürmek en gerçeğe en güzele.Reddeder bendeki ben gözlerini.Bilir kendim olduğunu gene de reddeder.Hep kaçak hep göçebe sanki.Biliyorum beni dilence şeklinde gördüğünü.Her gün gözlerinin içindeki yansımamı görüyorum.Dehşete kapılıyorum.Tüylerim havada.Üzülüyorum bolca.Geçmiş diyorum kaçmak istediği geçmiş sadece.
11 Aralık 2010 Cumartesi
Sukünet
Küf kokan evinde,sararmış dantellerin üzerinde ucu bucağı yıpranmış ama üzerinde zerre toz barındırmayan çerçevede gözleri hep.Aklı da geçmişinde belli ki.Nasıl olmasın ki zaten?İşi gücü geçmişini düşünmek emekli olmak bu demek.Omuzlarında yüz karat.Yüzüne tebessüm yerleştiren sadece bir fotoğraf.Siyah beyaz ama aklındakiler kadar değil.Kaçmak istediği anıları var.Aklından kaçırmak istediği anıları olduğu gibi.Bazıları yüreğini daraltıyor.Çocukları tansiyondan diyor.Açıklama gereği dahi duymuyor tansiyon hapına uzanırken.Kaç yıldır içiyor bunları saymıyor artık.Aklında tutması gereken başka yıllar var.Küçükken anlatılan korkunç hikayelerden,öcülerden korkan çocuk gibi saklanıyor bu anılara.Anılar ini aslında.Bir çocuğun girebileceği kadar küçük çok uzun seneler yaşamış bir adamın hayatı kadar derin.Kimsenin yerini bilmediği,yüzyıllık bir sır gibi saklı.Olur da bir gün açılırsa dilinin kiliti anlatacak o kadar çok şeyi var ki.Kumdan bir sandıkta sakladığı hazineler gibi.Hepsinin ortaya saçılması bir dalgaya bakacak sadece.Sert,dünyanın öbür ucundan gelen,içinde yosun yeşilinde mutluluklar barındıran tek bir dalgaya.Belki diyor kim bilir belki bir gün bırakırım da artık rüyalarda konuşmayı,gözleri onun gibi bakan kıza anlatırım bunları.Anlatırsam en naif sesimle görürüm gözlerinde aynı parıltıyı.Yüreğimi ışıldatır belki.Küçücük elleri dokunursa eğer ellerime onu hissederim belki.Yapamayacak biliyor.Kimsede yok dilinin anahtarı.Resim var şimdi çerçevede o anlatıyor olan biteni tamamiyle.Yetmez mi uçurum boşlukları doldurmaya cümlelerde?Kelimeler zaten aciz kaldı hayatın her milimetresinde.
10 Aralık 2010 Cuma
Ayna Ayna Neler Söyledin Bana?
Rastgele parçaların bir bütün oluşturması dileğiyle yazdın soyut cümlelerini.Bütünlerden anlamlar çıkarıp şekerlemelere boğsun istedin ruhunu.Güzel olmak değildi niyetin.Bir niyetinin olması bile yeterdi aslında.Sessiz kalma sadece.Bak yüzüne söyle neler geçti içinden.Neler söyleyemediğinden bahset.Neler hissettin de fısıldayamadın bir nefeste.Başkalarına kullandığın dürüstlüğün burda da girsin içine.Sancılarını kusarak geçirebilirsin ancak.Bildiğini unut hissettiğini anlat bana,kendine,ona,onlara küçük ama sırlarla kaplı dünyana.
Boğulduğun suyun bir rengi var bir kokusu bir tadı.Su değil mi o zaman o?Karanlıklardan bıkmadın mı?Işık tuttuğun sadece karanlık tarafın mı?Diğerinin süksesi neden kalmadı?Cevaplaman gerek sorular var en az senin kadar asi.Yanıtlardan korkuyorsun ama.Sorular hiçbir zaman yakmaya cüret edemez de belki.Yanıtlar yırtar kemikli yüreğini diye korkuyorsun.Ne diyim ki lanet bir haklılık gezinirken bedeninde.
Ne zamandır dinlemeyi bıraktığın masallardan bahsetsinler sana.Sıcak bir kundağa sarıp süt kokusu çektirsinler.Kafan bir milyon olacak emin ol.Anason kokusuna hasretin ancak bu şekilde kesilir.Yani umarım.
Bak gördün mü?Umut tamamen alışkanlık artık dilinde.Gerçekten inandığın için söylemiyorsun.Ah yazık ne kadar küçüksün.
Siperlerinden şüphem var.Ardına saklandıkların ya senin arkandalarsa?Ellerinde senin adın yazan bir bıçak varsa?En son ne zaman tam bir darbe almıştın sırtına?En son ne zaman sırtını yaslamıştın bir bıçağa?
En son ne zaman bakmıştın sihirli aynaya?Ne zaman istemiştin yalanlar söylemesini: Ayna ayna söyle bana benden daha mutlusu var mı bu dünyada?
Belki de aynan içindir.Bakman gereken gözlerini dikip bakman gereken tam da dibindir.Ama yaz tatili dönüşü dinlenme tesisindeki minik havuzda en dipteki balıkları merak eden küçük kızın gözleriyle bakmalısın.Bu bir emir değil ricadır.Herşey senin iyiliğin için.Her zaman olduğu gibi.Sus başlama gene iyilik ne ki demeye.Sıkıldım anlamsız sorularından,çıkmaz sokaklarından,kendine söylediğin küçük yalanlarından.
Rica edeceğim bir dahaki sefere mutlu şeyler yaz.Ya da yazma.Ya da sus.Ya da sustur.Ya da tamam sustum.
Boğulduğun suyun bir rengi var bir kokusu bir tadı.Su değil mi o zaman o?Karanlıklardan bıkmadın mı?Işık tuttuğun sadece karanlık tarafın mı?Diğerinin süksesi neden kalmadı?Cevaplaman gerek sorular var en az senin kadar asi.Yanıtlardan korkuyorsun ama.Sorular hiçbir zaman yakmaya cüret edemez de belki.Yanıtlar yırtar kemikli yüreğini diye korkuyorsun.Ne diyim ki lanet bir haklılık gezinirken bedeninde.
Ne zamandır dinlemeyi bıraktığın masallardan bahsetsinler sana.Sıcak bir kundağa sarıp süt kokusu çektirsinler.Kafan bir milyon olacak emin ol.Anason kokusuna hasretin ancak bu şekilde kesilir.Yani umarım.
Bak gördün mü?Umut tamamen alışkanlık artık dilinde.Gerçekten inandığın için söylemiyorsun.Ah yazık ne kadar küçüksün.
Siperlerinden şüphem var.Ardına saklandıkların ya senin arkandalarsa?Ellerinde senin adın yazan bir bıçak varsa?En son ne zaman tam bir darbe almıştın sırtına?En son ne zaman sırtını yaslamıştın bir bıçağa?
En son ne zaman bakmıştın sihirli aynaya?Ne zaman istemiştin yalanlar söylemesini: Ayna ayna söyle bana benden daha mutlusu var mı bu dünyada?
Belki de aynan içindir.Bakman gereken gözlerini dikip bakman gereken tam da dibindir.Ama yaz tatili dönüşü dinlenme tesisindeki minik havuzda en dipteki balıkları merak eden küçük kızın gözleriyle bakmalısın.Bu bir emir değil ricadır.Herşey senin iyiliğin için.Her zaman olduğu gibi.Sus başlama gene iyilik ne ki demeye.Sıkıldım anlamsız sorularından,çıkmaz sokaklarından,kendine söylediğin küçük yalanlarından.
Rica edeceğim bir dahaki sefere mutlu şeyler yaz.Ya da yazma.Ya da sus.Ya da sustur.Ya da tamam sustum.
9 Aralık 2010 Perşembe
Gezici Ruhlar Alemi
Gezici ruhlar aleminde açıyorsun gözlerini.Her gece inatla gittiğin,gitmeyince kendini eksik hissettiğin.Her gün kendini eksik hissediyorsun yaşarken ama gitmezsen daha eksik daha yarım daha tatsız.Katlanamıyor ruhun çıplak fısıltılarına beyninin.Karşılaşmak istediğin sadece çehren bu alemde.İçine merakın,özüne.Sen de kara mısın yoksa en az kül kadar ya da beyaz mı en az griliği de barındıran kar kadar.Kararsızsın cümlelerde.Beynin fısır fısır hala.Bir an duruyorsun beyninin çığırtkanlığı değil bu yanından yörenden geçen diğer ruhların hızı.Korkutmasın bu hız seni.Her an her saniye milyonlarca ruh uğruyor buraya her an milyonlarca ruhun terk ettiği gibi dünyayı.Sahi dünya dönüyor mudur hala?
Birinci altın kural: Sessizlik!
Sessiz olursan şayet duyurur sana özün kendini.Sessizlik buranın ilk altın kuralı.Kurallar burda da var evet.İsyan değil çaren mutlak itaat.O yüzden hişş sustur artık aklındakileri.
İkinci altın kural: Yalnızlık!
Tek başına gelebilirsin ancak buraya.Doğduğunda da öldüğünde de yalnız olduğun gibi.Tek yardımcın var gene ruhun.Elinden tutup getiremezsin anneni,annen de seni.Sana gebeyken olduğu gibi.
Üçüncü altın kural: Nefsizlik!
İki kaşının ortasındaki nefsini de terk etmelisin.Her nerden geliyorsan orada bırakıp çırılçıplak gelmelisin.Maskelerin yok artık yüzünde.Öfken yok.Nefretin yok.Gururun yok.Sevgin yok.Var olma aşkın da yok.Dikenlerini ardında bırakmalısın.
Kuralları çiğnersen ruhun da seni çiğner.Ruhun senin kadar sert unutma.Bilemek gaye zaten.Öğrenip de bilemek.En başından beri merak etmiyor muydun özünü?Ruhunun neye benzediğini,nasıl bir şekli olduğunu,neler barındırdığını?Yalın öğreniyorsun işte bunları.Yalnız yalından gelir fark ettirmeden.
Gezici ruhlar alemindeki seyahatına hoş geldin!

Sessiz olursan şayet duyurur sana özün kendini.Sessizlik buranın ilk altın kuralı.Kurallar burda da var evet.İsyan değil çaren mutlak itaat.O yüzden hişş sustur artık aklındakileri.
İkinci altın kural: Yalnızlık!
Tek başına gelebilirsin ancak buraya.Doğduğunda da öldüğünde de yalnız olduğun gibi.Tek yardımcın var gene ruhun.Elinden tutup getiremezsin anneni,annen de seni.Sana gebeyken olduğu gibi.
Üçüncü altın kural: Nefsizlik!
İki kaşının ortasındaki nefsini de terk etmelisin.Her nerden geliyorsan orada bırakıp çırılçıplak gelmelisin.Maskelerin yok artık yüzünde.Öfken yok.Nefretin yok.Gururun yok.Sevgin yok.Var olma aşkın da yok.Dikenlerini ardında bırakmalısın.
Kuralları çiğnersen ruhun da seni çiğner.Ruhun senin kadar sert unutma.Bilemek gaye zaten.Öğrenip de bilemek.En başından beri merak etmiyor muydun özünü?Ruhunun neye benzediğini,nasıl bir şekli olduğunu,neler barındırdığını?Yalın öğreniyorsun işte bunları.Yalnız yalından gelir fark ettirmeden.
Gezici ruhlar alemindeki seyahatına hoş geldin!
6 Aralık 2010 Pazartesi
Hep 'Ben'deyim
Kelimelerden en çok sessizleri sevdim.Cümlelerden en çok kapalı olanları,açıklamalara gerek duymayanları.Gözlerden en çok siyah olanlarını sevdim.Hiçbir derinlik barındırmayanları.Kendime yalandan bir dünya biçtim.Hem giydirdim hem soydum.Kendi isteğimle yaptım yapılmayacak olanları.Sessizliğimde yanlış hikayeler barındırdım.Ne kadar masumsam o kadar çirkin çıktım bu işin içinden.Aklımdan geçen her kelimede hiç olmamış bir dünya barınsın istedim.Nefrete ne kadar uzaksam o kadar içime girsin,öfkeye ne kadar yabancıysam o kadar tanıdık gelsin gözlerime.Yalancı dünyamda karakterlerimde riyaya bulandı.Üzüldüm onlar için.Gözlerim dolmadı ama.Nefesim kesilmedi bacaklarımda umutsuz kramplar hissetsem de.Kendi ellerimle diktim yakışıksız sarı pelerinimi.Maskemi bir ustama yaptırdım ama.O kadar tecrübem yok henüz maske konusunda.Ustam piştin az kaldı olmana dedi.Gülümsediğimde en sevdiğim çürük dişimi gördü.Bir de kalbimin karalığını.Bu aralar azaltsan günahları iyi olur dedi.Şeytanımın yanağına attığı şaplağı duymadan hem de.Kolkola çıktık dükkandan şeytanımla.Gece günaha yakın olanlara gebe dedi.Bu defa gülümsedim ağzımın içinden girip yüreğimden çıkmasın diye.Aklımı okuduğunu unutmuşum.Ben zaten içindeyim dediğinde gözlerim ayna aradı.
Kelimelerden en çok seslileri sevdim.Cümlelerden en çok açık olanları,ne anlatılmak istendiyse hemen anlaşılanları.Annemin elleriyle diktiği beyaz elbiseler giydim hep.İç çamaşırımın beyazlığına uysun diye.Esmer tene yakıştığını söyleseler de tenim hep reddetti o beyazlığı çaktırmadım hiçbir zaman.Derin ve anlamlı bakan gözler cezbetti hep beni.Anlamsız olanlara anlamlar yüklemeye aşıktım.Mutluydum mutluluk dağıttım.Almak isteyene elbette.Diğerlerinin gece saçlarını okşadım sadece.Hiç fark etmediler derin depderin uykularında.Ben de bir zamanlar cennetteydim.Cennetle arama araf girene kadar elbette.Arafla arama da ben girmişken hem de.Şimdi ödemem gereken diyetlerim var.Bakmayın bundan böyleyim.Arada dürüstüm arada kibar.İçim yok benim.Var da cennette kalan kadarıyla.Elmalardan nefret ederim.Prenseslere elma sunmaktan çekinmem ama.Becerebildiğim en iyi iş gülümserken gözlerim aklımın in ve cinlerle top oynamasıdır.Hep tek kale.Hep galibiyet.Ben de meleğim.O yüzden hep beyaz dişlerim.Hep içten gülümsemelerim.Hep canlı sözcüklerim.Hep neşeli gözlerim.Hep iyi yüreğim.Hep 'ben'deyim.
Kelimelerden en çok seslileri sevdim.Cümlelerden en çok açık olanları,ne anlatılmak istendiyse hemen anlaşılanları.Annemin elleriyle diktiği beyaz elbiseler giydim hep.İç çamaşırımın beyazlığına uysun diye.Esmer tene yakıştığını söyleseler de tenim hep reddetti o beyazlığı çaktırmadım hiçbir zaman.Derin ve anlamlı bakan gözler cezbetti hep beni.Anlamsız olanlara anlamlar yüklemeye aşıktım.Mutluydum mutluluk dağıttım.Almak isteyene elbette.Diğerlerinin gece saçlarını okşadım sadece.Hiç fark etmediler derin depderin uykularında.Ben de bir zamanlar cennetteydim.Cennetle arama araf girene kadar elbette.Arafla arama da ben girmişken hem de.Şimdi ödemem gereken diyetlerim var.Bakmayın bundan böyleyim.Arada dürüstüm arada kibar.İçim yok benim.Var da cennette kalan kadarıyla.Elmalardan nefret ederim.Prenseslere elma sunmaktan çekinmem ama.Becerebildiğim en iyi iş gülümserken gözlerim aklımın in ve cinlerle top oynamasıdır.Hep tek kale.Hep galibiyet.Ben de meleğim.O yüzden hep beyaz dişlerim.Hep içten gülümsemelerim.Hep canlı sözcüklerim.Hep neşeli gözlerim.Hep iyi yüreğim.Hep 'ben'deyim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)